Kıbrıs Barış Harekatının 51. Yılını kutladık. Harekât, Türkler ve Rumlar için barışın sürekli hale gelmesini sağladı. Harekatın nedenlerini bilmek bugün nasıl bir politika izlenmesi gerektiğinin yol göstericisi olabilir.
İlk neden Ada’nın Yunanistan’a bağlanması yönündeki “Enosis” hedefinin sistematikleşmesidir. Adayı tamamen bir “Elen” adası haline getirmeyi amaçlayan bu hedef, Yunanistan destekli terör örgütü EOKA’nın kurulmasıyla silahlı bir eyleme dönüştü. EOKA lideri Nikos Sampson’ın, 15 Temmuz 1974 tarihinde adayı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı bir darbe ile iktidarı ele geçirmesi ve Kıbrıs’ta bir “Yunan Cumhuriyeti” ilan etmesi işin son noktası oldu.
Yapılan bazı araştırmalar Rumların Enosis idealini 15 Temmuz 1974’ten sonra terk ettiğini iddia etse de bugün, Ada’daki Rumların ve Yunanistan’ın bu hedeften uzaklaştığını söylemek içerisinde büyük iyimserlik barındırır. En basit örnek GKRY meclisinin, 10 Şubat 2017’de aldığı Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını öngören “1950 Enosis referandumunun Rum okullarında kutlanması” kararıdır.
Rumların adayı paylaşma düşüncesi yok
Rumların adayı Türklerle paylaşma diye bir düşüncesi yoktur. Hele hele AB üyeliği sonrası ellerinin çok kuvvetlendiğini düşünmeleri, antlaşma metinlerinin kendi istekleri doğrultusunda çıkması gerektiği inancını pekiştirmektedir.
İkinci neden 1960 yılında Zürih ve Lozan Antlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından planlı olarak yıkılmak istenmesidir. Antlaşmalarla adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının eşit siyasi hak ve statüsü tescillenmiştir. Zamanın Cumhurbaşkanı Makarios, Antlaşmaların Kıbrıslı Türklere adil olanın ötesinde haklar verdiğini ve 1960 Anayasasının işlemez olduğunu öne sürmüş ve değişiklik talebinde bulunmuştur. Bu talebin kabul edilmemesi kanlı eylemleri ortaya çıkarmış, binlerce Türk’ün şehit edilmesine dayanak yapılmıştır. İşin ilginç yanı dönemin Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis (2013-2023) Rumlar tarafından 1963 yılında eşit bulmayan 1960 Anayasasına dönmeyi teklif etmiştir.
Bu tanım “Birleşik Federal Kıbrıs”ı işaret etmektedir. Nitekim BM tarafından yürütülen tüm girişimler “federal bir Kıbrıs” üzerinedir. Türkiye ise iki devletli bir yapıda ısrarcı gözükmekle birlikte BM vasıtasıyla yürütülen bu girişimlerin içerisinde yer almaktadır. Türkiye ve KKTC “federal bir Kıbrıs” konusunda yapıcı olacaklar ise kalıcı barış için meşru zeminde buluşmak gerekmektedir. Ancak bu zemin 1960’tan farklı olarak siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu ve iki bölgeli olmalıdır. Keza Kıbrıslı Türkler tarih boyunca azınlık olmayı asla kabul etmemiştir ve etmeyecektir.
Türkiye garantörlük hakkından vazgeçemez
Harekatın üçüncü nedeni ise 1960 Garanti Antlaşması’nın Türkiye’ye uluslararası hukuk çerçevesinde müdahale hakkı vermesidir. GKRY’in rüyasını kurduğu senaryoların önündeki en büyük engel Türkiye’dir. Adanın çevresindeki denizlerin kullanımında Türkiye’nin haklarını yok sayma stratejileri, Türkiye karşıtı ittifaklar içerisinde yer alıp Türkiye’yi kendi kıyılarına hapsetme girişimleri, İsrail ile kurdukları neredeyse müttefik olarak tanımlanabilecek ilişki işte bu yüzdendir.
Bu nedenlerle ister iki devletli ister siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu ve iki bölgeli bir federal yapı olsun Türkiye garantörlük hakkından vazgeçemez. Kıbrıs Türklerinin güvenliği, Türkiye’nin güvenliği demektir. Diğer bir tabirle “Ayşe Tatilden Dönemez”.
Görüldüğü üzere Kıbrıs Barış Harekatının bugün yarattığı barış ortamına bakıldığında ne kadar doğru nedenlerle yapıldığı çok daha iyi anlaşılır. 1974’ten sonra uyuşmazlığa çözüm aramak için 12’den fazla müzakere dönemi yaşanmış olmasına rağmen ortaya bir anlaşma çıkmamış olması da Barış Harekâtı sonrası ortaya çıkan siyasî coğrafyanın doğal çözümü kendiliğinden yaratmasından başka bir şey değildir. Keza 51 yıldır adada kan akmamıştır.
Bu noktada AB’nin yardımı ile Kıbrıs adasının hakimiyetini ele geçirmeyi hedefleyenler büyük yanılgı içerisindedir. Keza 51 yıl önce yaptığımız harekatın en önemli sonucu Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin elini güçlendirmesidir.
Barış Harekatıyla, 51 yıl önce, milyonların yarattığı o mottonun bugün de arkasındayız; Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır!